YENİ “DRUG” SAĞLIKLI YAŞAM

Ian Durry’nin 1977’de yayınlanan şarkısıyla ortaya çıkan “Sex, Drugs and Rock’n Roll” deyimi 70’lerden başlayıp 90’lara kadar “cool” insanların mottosuydu. Aslında bu deyim onlar için sadece bir yaşam tarzı ya da bilinçli olarak tercih edilmiş “kötü” alışkanlıklar olmaktan öte bir nevi trendy bir tavır haline geldi. Rider deri montlar hem sağlamlığı hem de herhangi bir kombine aniden kazandırdığı +10 coolluk puanı ile asi beyler ve hanımların vazgeçilmezlerindendi. Kate Moss ağzından sigarasını bir an bile düşürmeden kulüp çıkışlarında yüzlerce paparazziye poz verirken, sabah erkenden uyanıp güneşi selamlamak – Sanskrit ismiyle “Surye Namaskar”- cool gençlere pek de cazip görünmüyordu.

Fakat 2000’lere geldiğimizde 70’lerin bu hızlı yaşayan gençlerinden sağ kalanlar artık çocuk sahibi olmuş, alkolü bırakmış; nasıl olduysa sağlıklı yaşama, spora ve meditasyona yönelmeye başlamıştı. Bu isimlerin arasında pek çok Teenage’in örnek aldığı celebrityler de vardı. Ayrıca medyada “Lindsay Lohan sigarayı bırakmak için hipnoz tedavisi görüyor” ya da  “Johnny Depp alkol kullanmayı tamamen bıraktı” gibi manşetlere rastlamak mümkündü. Moda dünyasında ise artık podyumlardaki über zayıf modellerin kullanılması eleştiri yağmuruna tutuluyordu. Toplum bilinçleniyor ve “body positivity” kavramı güç kazanıyordu. Örneğin Hedi Slimane’in Bahar 2015 Saint Laurent kampanyası, U.K. Advertising Standards Authority tarafından model Kiki Williams’ın sağlıksız görüntüsünü kullanmanın “sorumsuzca” olduğuna karar verilerek ülkede yasaklandı.

Instagram da karın kaslarının önce-sonra halleri “like”lara boğuluyor. Bu “like”ların Ian Durry’nin şarkısında geçen “sex” kavramıyla bir ilişkisi yok mu? Moda da bundan “athleisure” trendi ile nasibini aldı. Günümüzde yeme-içme ve vücut geliştirme trendi artık pek çoğumuz için bir obsesyona dönüşmüş durumda. Artık sadece tarzımız, kültürümüz, düşüncelerimizle değil; yediklerimizle de kendimizi ifade etmeye başladık. Fakat tüm bunların arkasında ne var? Nasıl bu hale geldik? Hepimizin bir ucundan kapıldığı bilinçli bilinçsiz yapılan botoksların, daha genç ve güzel görünmek için geliştirilen sonsuz yöntemlerin, adım başı açılan yoga ve pilates stüdyolarının, ekolojik pazarların; bağımlısı (!) olduğumuz “green juice”ların, chia pudinglerinin, doğal güzellik kürlerinin, soya sütlü lattelerin arkasında bir ölümsüz olma niyeti mi var? Yeni idollerimiz hedonist tavırlarıyla Antik Yunan tanrıları mı? Ya da bu obsesyonun arkasında hala “sex, Drugs and rock’n Roll” ruhumuzu mu saklıyoruz?

Gerçekten sağlıklı olmak istediğimiz için mi bu çılgınlığa kapıldık, yoksa bu gerçekten gelip geçici bir trend mi? Birkaç yıl içinde tüm bu sağlıklı yaşam çabalarından sıkılıp, hızlı yaşayıp genç ölmeyi idealize ettiğimiz günlere geri dönülebilir mi?

Yazı: Cansu Jeliza

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s